14 Temmuz 2017 Cuma

KAFAMIN İÇİNDEKİ MİNYONLAR



Kafamın içini görüyorum. Çok düzenli, disiplinli, tıkır tıkır çalışan bir sistem var.

Umut, mutluluk, iyimserlik, neşe gibi tatlı güzel duygular animasyon karakteri minyon görünümündeler... Evet, aynı onlar gibi minnoş, sarı ve gözlüklü... Çalışkanlar, sürekli koşturuyorlar... Yüzleri her zorluğa rağmen gülüyor...

Sıkıntı, korku, kötümserlik, üzüntü gibi kötücül olanlar da aynı minyon görünümünde ama renkleri elbette ki siyah... Bunlarsa hep hinlik peşinde... Çalışmadan, kolay yoldan neler yapabiliriz kafasındalar... Yüzlerinde hep bir gevşek ifade, nahoş bakışlar...

Güzel bir yüzme havuzu var tam tepede, kafamın merkezinde. Kale gibi sarılmış etrafı... Havuza ulaşmak için merdivenleri çıkmak gerek... İki tane merdiven var... Biri sarı, diğeri siyah minyonların kullanması için...

Bu sarı minyonlar sıraya giriyor... Umut mutluluğa diyor, "Buyrun, siz önden", mutluluk umuda, "Yok efendim, siz buyrun"... Böyle kibarlıklar, naiflikler havada uçuşuyor...

Siyah olanlarda durum tersi... Sıkıntı korkuyu itiyor, "Çık, önce ben gireceğim!" Keder, "Açılın, sıra benim" diyor, üçer beşer çıkıyorlar basamakları...

Sarı minyonlar tarafında sonunda umut, çıkmaya karar veriyor... Kibar kibar tırmanıyor... Temkini de elden bırakmıyor, sıkı tutunuyor merdivene... Tam son basamağa ulaşıp kendini havuza bırakacakken havuzun içindeki sıkıntı, alaycı gülüşüyle sırıtıyor umuda... Umut görmezlikten geliyor, umursamamaya çalışıyor onu... Bunu gören kötümserlik boş durur mu? Merdivenin başına geçip sarsıyor onu... Umut dayanamıyor, merdivenden yere düşüyor... Arkasındaki iyimserlik, mutluluk, neşe de umudun yanına doğru iniyorlar hemen... Bir bakıyorlar ki umut ölmüş!

Bunu fırsat bilip meydanı boş bulan siyah minyonlar merdiven basamaklarını hızla çıkıp atlıyorlar havuza... Havuzda adeta cirit atıyorlar... Kimi kurbağalama yüzüyor kimi sırtüstü... Hatta kötümserlik, deniz yatağı üstünde elinde kokteyl bardağıyla keyif çatıyor... Yetmezmiş gibi işiyorlar, tükürüyorlar, kirletiyorlar havuzu!

Kafamın içinde bunlar olurken bacaklarım beni sürekli buzdolabına götürüyor... Buzdolabını açıyorum... Bakıyorum, kapatıyorum... Beş dakika geçiyor... Yine buzdolabını açıyorum ve kapatıyorum...Buzdolabının içinde ne arıyorum? Ne arıyorum da bulamıyorum? Beş dakika içinde buzdolabında olabilecek ne gibi bir değişiklik bekliyorum? Hiç belli değil.

Bu yaptıklarımı gören siyah minyonlar kahkahalarla gülüyorlar halime... Aynaya bakıyorum, onları görüyorum... Her yerdeler... Kafamın içindeler... Evin içindeler... Aynanın içindeler... Duvarların içindeler...

Sarı minyonlarsa umudun cenazesinde ağlama krizlerinde... Birbirlerine sarılıyorlar... E acımız büyük... Gözlükleri bile kocaman güneş gözlüğüne dönüşmüş... Yastalar... Adetleri gereği, yastayken bir süre havuza girmiyorlar...

Ah umut... Niye öyle düşüverirsin hemen... Neden ilk pes eden hep sensin? Ya sen iyimserlik? "Umut yoksa ben varıp" deyip niye mücadeleye devam etmezsin? Mutluluk ve neşe, sizin bitmek bilmeyen kaprislerinize ne demeli?

Peki, şimdi kim temizleyecek bu havuzu?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder