O zaman yaşım 20, bilemedin 21 ama kesinlikle 22 değil. Güzellik merkezlerinin o meşhur beyaz deri koltuklarından birinde oturmuş, sıramı bekliyorum. Bir güzellik uzmanı kanıma girdi, “Sana cilt bakımı yapalım, yüzünü derinlemesine temizleyelim, gözeneklerinin analarını ağlatalım” dedi. “Olur” dedim.
Hayatımda saçımı hiç boyatmadım. Ombreymiş, balyajmış, röfleymiş yolda görsem selam vermem. Botoks, yüz gerdirme, doldurma, orayı kaldırtma, burayı şişirme gibi operasyonlar hasta olsalar ziyaretlerine gitmem.
Yaşı 20, bilemedin 21 ama kesinlikle 22 olmayan ben, o zaman da bugünkü kafadayken güzellik merkezinin bekleme salonunda oturmuş, beni çağırmalarını bekliyordum işte. Derken birden içeriye yüzleri streç filmle sarılı kadınlar girdi. Hani şu buzdolabına koymadan önce tabakların üstünü kapatmak için kullandığımız streç var ya, evet ondan. Ortalama 25-30 yaşlarında kadınlar yüzleri streç filmle kaplanmış, buzdolabına girmeyi bekleyen yemek kapları gibi yan yana oturup beklemeye başladılar.
Konulara yabancı olduğum için yüzlerine ne işlem yapıldığına dair en ufak bir fikrim olmamakla birlikte merak da ediyorum. Bakıp incelemek istiyorum ama yanlış anlarlar diye asla yüzlerine bakamıyorum. Bence çok komik bir görüntü ama onlar o kadar ciddi duruyor ki asla gülemiyorum.
O sırada içeri estetisyen kız girdi. Bana, “Botoks sırası sizde mi?” dedi. Ben de işte hem refleksten olsa gerek, hem espri katıp gergin havayı yumuşatayım diye, hem de yaş 20, bilemedin 21 ama kesinlikle 22 olmadığından, “Hayır tabii ki, ihtiyacım var gibi mi duruyor?” dedim, üstüne de onlara bakıp ukala bir sırıtış sosu ilave ederek sıcacık servis ettim önlerine.
Ah Burcu, ah saf Burcu! Ah yaşı 20, bilemedin 21 ama kesinlikle 22 olmayan Burcu! Öyle bir ortamda böyle bir şey söylenir mi Burcu!
Streçten yüzlerinin gerginliği ruhlarına işlemiş botoks sırası bekleyen kadınlar için o andan itibaren ortadan kaldırılması gereken adeta bir kırışık, siyah bir nokta, bir kaz ayağından farksızdım.
O yüzlerindeki streç film öfkelerinin ısısından eriyip buharlaşma evresine geçti. Estetisyen kız bile müşteri her zaman haklıdır ayağına yatıp da azıcık olsun tebessüm etmeye tenezzül etmedi. O alaylı ama bir o kadar da kendimce masum gülüşüm, fıkrasına gülünmeyen adam gibi slow motion şekilde son buldu ve yerini buruk bir ciddiyete bıraktı. O gün orada adeta ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi.
Gel zaman git zaman, aradan yıllar geçti. O 20, bilemedin 21 ama kesinlikle 22 olmayan yaş, oldu mu 28!
Geçenlerde aynaya bakarken saçlarımın arasında bir beyaz tel fark ettim. Işıktan yanlış görüyorum sandım önce. Daha dikkatli bakınca gördüm onu. Bu oydu! Bu sadece beyaz masum bir telcikle karşılaşma anı değildi; bu benim gençliğe veda törenimdi, gittikçe uzayacak yasımın başlangıcıydı, yaprak döktüren sonbaharımdı, acımasız zamanın göz kırpmasıydı, madalyonun asıl tarafıydı, gençliğimi uğurladığım andı. Acıydı.
Peki, o saç teline ne demeli? Seni aciz, hain, zayıf saç teli! Hani söz vermiştiniz; daha 30'ları, 40'ları devirecektik birlikte. Suyunuzu mu eksik ettim? Bakımınızı mı esirgedim? Keratin mi az geldi? Biotin mi gerekti?
Üstelik beyazlamış ama kökünden hiç ödün vermemiş. Kalın, güçlü, kırılıp bükülmüyor... Köklerine bu kadar bağlıyken pigmentlerine niye aynı sadakati göstermedin? Bu kadar erken pes etmek niye?
“Erken mi?” diyerek bilgece gülümsedi saç teli. “Burcu kızım, 30'una ne kaldı şurada?”
30. Yazıyla otuz, rakamla 30. Hani şu düne kadar sana çok uzak olan 30. Hani şu biri 30 olduğunu söyleyince yaşlı olduğunu düşünüp 20’liğinle hava attığın 30.
30’u duyunca yüzümde kırışıklık var mı diye incelemeye koyuldum hemen. Ve işte o anda, yıllar önceki sahne belirdi aynada.
O lanet beyaz deri koltukta bekliyorum. Arkamdan bir ses, "Ne oldu Burcu? Yoksa artık botoksa ihtiyacın var gibi mi görünüyor?” Arkamı dönüyorum, yüzü streçli kadınlar, ellerinde streç rulolarla üstüme doğru geliyorlar. Kahkahaları kafamın içinde yankılanıyor!
Siz çok yanlış anladınız beni. Öyle demek istememiştim ben. Ya vallahi kötü niyetle söylemedim. Ben öyle espri olsun diye şey etmiştim. Cahildim, dünyanın rengine kanmıştım.
O gün streçlenmiş, bugün streçlenen ve yarın streçlenecek tüm kadınlar! Affedin beni! Hayat bana ağzımın payını verdi.
Otuzlu yaşlara dayanmış bir kadının bakış açısı ne de gerçekçi yansıtılmış. Yazar bu yaş grubuna dahil herhalde... :)
YanıtlaSil